Gece ışıklandırıldığında eşsiz görünümü ile boğazın güzelliğine güzellik katan Dolmabahçe Sarayı, özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki saray yaşamını merak edenler için eşsiz bir mekân. Taksim, Beşiktaş ve Kabataş gibi İstanbul’un turistik açıdan popüler noktalarına yakın konumdaki saray, sizlere kültürel anlamda uzun yıllar etkisinde kalacağınız bir gezi vaat ediyor.
Dolmabahçe Sarayı Hakkında Bilgi
İstanbul Boğazı’nın kıyısında yer alan Dolmabahçe Sarayı, 1843-1856 yılları arasında inşa edilmiş. Osmanlı’nın 31. Hükümdarı olan Sultan Abdülmecid’in emriyle yapımı gerçekleştirilen saray, o dönemin gözde mimarı Garabet Balyan ve oğlu Nikoğos’un imzalarını taşıyor.
Geleneksel “Türk Evi” yapı planının oldukça gösterişli bir örneği sayılan yapının inşası için gereken bütçe, o dönemde imparatorluk ekonomik çöküşte olduğundan büyük ölçüde Avrupa bankalarından alınan kredilerle sağlanmış.

Ön tarafındaki geniş koyun 17. yüzyıldan itibaren doldurulması ile eğlence ve dinlenme alanlarını barındıran has bahçesi oluşturulmuş Beşiktaş Sahil Sarayı’nın arazisi üzerine inşa edilen yapının görkemi, sahip olduğu mimari üsluptan geliyor.
Bu etkiyi sağlamak için Ermeni asıllı Balyan Ailesi sarayı inşa ederken geleneksel Osmanlı mimarisini Rokoko, Barok ve Neo-Klasik gibi batı kökenli yaklaşımlarla sentezlemiş.



Sarayı mimarisi dışında ihtişamlı kılan bir diğer önemli unsursa, iç dekorasyonunda kullanılan eşyalar. Dünyanın en büyük saray içi balo salonuna sahip yapının odalarını rehberli turlar aracılığıyla gezerken bu ihtişamı sağlayan mobilyaları, perdeleri, halıları ve tabloları yakından inceleyebilirsiniz.



Tamamlanmasının ardından hanedan tarafından artık yetersiz hale geldiği düşünülen Topkapı Sarayı yerine kullanılmaya başlanan Dolmabahçe, 1924 yılına kadar Osmanlı’nın yönetim merkeziymiş.
Osmanlı Hanedanı’nın yurdu terk ettikten sonra tüm malvarlıkları Türk Halkı’nın mülkiyetine geçen saray, 1927-1949 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı makamı olarak hizmet vermiş. Uzun süre protokole ve halkın ziyaretine kısmen açık tutulan yapı, 1984’te “müze-saray” haline getirilmiş.
Dolmabahçe Sarayı Bölümleri



Tasarımında Avrupa’nın büyük sarayları örnek alınan Dolmabahçe’nin ana binası Selamlık (Mâbeyn-i Hümayun), Tören Salonu (Muâyede Salonu) ve Harem-i Hümayun olmak üzere 3 kısımdan oluşuyor.
Devletin iç ve dış işlerinin yürütüldüğü Mâbeyn, ana binanın en görkemli bölümü olarak ziyaretçilerini büyülüyor. Girişte yer alan Medhal Salon; üst kata erişimin sağlandığı Kristal Merdiven; elçilerin ağırlandığı Süferâ Salonu ve padişahın ziyaretçileri kabul ettiği Kırmızı Oda, sarayın Selamlık kısmında mutlaka görmenizi tavsiye edeceğim alanlar. Ayrıca bu bölümün üst katında, padişahın kendi özel odasına geçişine imkân veren Zülvecheyn Salonu yer alıyor.



Tamamlandığı 1856 yılından 1924’e kadar 6 padişah ve 1 Osmanlı Halifesi tarafından kullanılan yapının Harem kısmı, öncesinde inşa edilen Topkapı Sarayı gibi türdeşlerinden farklı olarak ana binanın bir parçası olacak şekilde düzenlenmiş.
Osmanlı zamanında “Valide Sultan Divanhanesi” ve “Balkonlu Sofa” olarak da adlandırılan Pembe Salon, iç dekorasyonunun zenginliği ile öne çıkıyor.
Valide Sultan’ın ve kadın efendilerin davetler için kullandıkları salon tam boy Hereke halıları, Avrupalı ressamlar tarafından çizilmiş kadın portreleri ile süslenmiş.



Selamlık ile Harem arasındaki Muâyede Salonu, 2.000 metrekareyi aşan alanı ve 36 metre yüksekliğindeki kubbesi sayesinde oldukça görkemli bir görünüm sergiliyor. Salonun ortasındaki, İngiltere’den getirilen avize özellikle görülmeye değer.



285 odalı ve 43 salonlu Dolmabahçe Sarayı’nın en özel bölümünü ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Yatak Odası oluşturuyor. Atamız’ın 10 Kasım 1938’de hayata gözlerini yumduğu bu oda zaman durmuşçasına, kullanımda olduğu son haliyle korunuyor.



Gezginlerin saray gezisi sırasında ilgi gösterdikleri diğer mekânlar bahçedeki Kuğulu Havuz ile iç kısımdaki kütüphane ve koleksiyonların sergilendiği salonlar. Dolmabahçe’yi ziyaretiniz sırasında oldukça değerli parçaları barındıran saat, aydınlatma araçları, hat sanatı ve yazı takımları koleksiyonlarını görme fırsatı yakalayabilirsiniz.
Dolmabahçe Sarayı Nerede ve Nasıl Gidilir?



Kente gelen gezginlerin, tarihi önemi ve barındırdığı birbirinden değerli koleksiyonlar nedeniyle İstanbul gezilecek yerler listelerine dâhil ettikleri saray Beşiktaş İlçesi sınırları içerisinde, Taksim’e sadece 15 dakikalık yürüme mesafesinde yer alıyor.
Sarayın yakınındaki Bezmialem Valide Sultan Camii’ni, Deniz Müzesi’ni ve Dolmabahçe Saat Kulesi’ni gezi planlarınıza dâhil ederseniz, kültürel anlamda eşsiz bir deneyim yaşayabilirsiniz.



Sahil kenarındaki yapıya ulaşmak için Kabataş veya Beşiktaş iskelelerine yanaşan vapurları, Beşiktaş yönüne giden otobüsleri ve tramvayı kullanabilirsiniz. Otobüs veya tramvaydan Kabataş’ta indikten sonra kısa bir yürüyüşle Dolmabahçe’ye ulaşabilirsiniz.
Kendi aracınız ile Kabataş’a gitmeyi düşünüyorsanız, bölgede kullanabileceğiniz çok sayıda otopark yer alıyor.
Dolmabahçe Sarayı Giriş Ücreti 2018



Özellikle 10 Kasım tarihinde yoğun ilginin olduğu ihtişamlı yapının Selamlık bölümünü ziyaret etmek isteyenler için tam ücret 60, indirimli 30 Türk Lirası olarak belirlenmiş.
Sarayın Selamlık bölümü ile birlikte Harem, Camlı Köşk, Saat Müzesi gibi alanlarını içeren daha kapsamlı bir gezi içinse farklı fiyat tarifeleri uygulanıyor.
Ülkemizdeki pek çok müze ve ören yerine ücret ödemeden girilmesine olanak veren Müzekart uygulaması Dolmabahçe Sarayı’nda kullanılmıyor.
Dolmabahçe Sarayı Ziyaret Gün ve Saatleri



Osmanlı’nın son döneminden günümüze kalan en önemli yapı olan sarayı, pazartesi ve perşembe hariç haftanın her günü 09.00-16.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Son ziyaret saati yoğunluğa bağlı olarak öne alınabiliyor. Ziyaret sırasında fotoğraf ya da kamera ile görüntü alınmasına izin verilmiyor.
Son olarak, İstanbul’da konaklama konusunda genel bilgileri ve otel tavsiyelerimizi İstanbul’da nerede kalınır? başlıklı yazımızda okuyabilirsiniz.
Bizim başımızdakiler kadar kendi vatandaşına geçirmeyi kazıklamayı seven bi idareciler yok yani para kazanalımda nasıl kazanırsak kazanalım zihniyeti,kendi maneviyatımızı gezmeye bir ton para ödüyoruz yazık böyle zihniyetlere yazık!!!
Ne saçma müze kart geçmemesi saçma yerebatan saray da geçersiz istanbul büyükşehir belediyesi ait müzelerde geçersiz inşallah 23 haziranda herşey güzel olacak
çok güzel oldu dimi
Müze kartı cikardim bı boka yaramıyor müzenin taşını bile dolar etkiliyor,puu
Kendi ülkemde, ailemle birlikte kendi kültürümü görmeye, servet ödemem kadar saçma bir sistem var mıdır acaba ? @kültürbakanımız bu durumuna çözüm üretmeli..
ticket lar nekadar
Cok pahalı
Bu tarz yerlerin kendi tc vatandaşlarına ücretli olmasi kadar saçma birsey yok zaten. İlave olarak yabancılara ucuz falan değil onlar tc vatandaşlarından çok daha yüksek ücretler ödeyerek gezebiliyorlar.
Her şeyi ile çok saçma ve görkemli olabilir . Öncelikle yaptiran kişinin odasi yok Atatürk’ün odası var bu ayrı bunun yanı sıra Atalarimizin yaptıkları Sarayı görmek için aile boyu niye bu kadar yüksek bi bedel odeyelim oda ayrı bi saçma
Yaptıran sultanın ve diğer sultanların da odaları var sarayda ziyarete acik olmayabilir fakat Harem kismini gezerseniz Sultan Reşat in odası genelde açıktır. Abdulmecid’in odasının açık olamamasının ayrı bir sebebi var. Ataturk un odası oldukça mutevazidir, sarayin ısınma sorunu olduğundan herhangi bir padişahın odasını kullanmamistir, küçük bir odada kalmıştır.
Bencede
giriş nerden yapılıyor acaba . şu klasik koca kapıdan mı giriliyor yokda yandan falan mı.
Dolmabahçe Sarayı neden bölüm bölüm ücretli acaba.
Maalesef Topkapı Sarayı ve Dolmabahçe Sarayı’nın Harem odaları gibi ilgi çekici noktaları ayrı turlar ile geziliyor. Özellikle Topkapı Sarayı’nın yüksek giriş ücreti insanın canını çok sıkıyor. Kendi değerlerimizi yerinde ailecek görebilmek için giriş ücretleri çok daha düşük olması gerekiyor. Yurt dışında benzer saraylar kişi başı 15-20 Euro gibi bir ücret karşılığı geziliyor. Turistler için zaten bizim müze ve saray giriş ücretlerimiz çok düşük, en azından devlet kendi halkından cuzi bir ücret almalı.