7 Maddede Topkapı Sarayı Müzesi Hakkında Bilgiler

Osmanlı sarayları söz konusu olduğunda genelde imparatorluğun gerileme döneminde Batı etkisiyle inşa edilmiş yapılar ön plana çıkıyor. Lakin tarihe ve mimariye merak duyan gezginlerin İstanbul gezilecek yerler listelerini vazgeçilmezi konumundaki Topkapı Sarayı, bu genellemenin pek de doğru olmadığını kanıtlıyor.

Anadolu’da asırlar boyunca yerel halkın benimsediği yaşam tarzından izler taşıyan kudretli yapı, bünyesinde barındırdığı Osmanlı hanedanına özgü detaylarla konuklarını büyülüyor.

7 Maddede Topkapı Sarayı Müzesi Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey yazısı boyunca bu muhteşem yapı hakkında bilmeniz gereken tüm önemli bilgilere değineceğim. Uzatmadan başlayalım…

1. Topkapı Sarayı Hakkında Genel Bilgiler

Topkapı Sarayı bilgi

Topkapı, Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’un fethinden sonra inşa ettirdiği ikinci saray olma özelliği taşıyor. Bu durumdan dolayı kudretli yapı, inşa sürecinin tamamlanmasının ardından “Yeni Saray” anlamına gelen “Saray-ı Cedid” ismiyle anılmaya başlanmış.

Sarayın şimdiki adının ortaya çıkışı ise çok daha sonraki bir döneme, yani Sultan I. Mahmud’un Osmanlı tahtında bulunduğu döneme denk geliyor.

I. Mahmud’un emri doğrultusunda, Bizans surlarına oldukça yakın noktaya ahşaptan bir sahil sarayı inşa edilmiş. Önüne de selam topları yerleştirilmiş. Gel zaman git zaman, bu topların varlığı nedeniyle zarif yapı, halk arasında “Topkapusu Sahil Sarayı” adıyla anılır olmuş.

Yıllar sonra ahşap saray, yangın sonucu kullanılamayacak hale gelmiş. Ancak bu isim, bir miras gibi yanan sarayın yerine inşa edilen yeni yapıya aktarılmış.

Topkapı Sarayı Bab-ı Hümayun Saltanat Kapısı
Babıhümayun, Topkapı Sarayı Müzesi’nin ana giriş kapısı. Kapının sol tarafında ünlü Soğukçeşme Sokağı, sağ tarafında ise III. Ahmet Çeşmesi yer alıyor. Burası sarayın ilk giriş noktası. Buradan giriş ücretsiz. İçeride yer alan avluyu, Aya İrini’yi görebilirsiniz.

Topkapı Sarayı, Sarayburnu’ndaki Doğu Roma döneminden kalma akropolün üzerinde bulunan geniş alanı kaplıyor. Bir dönem sarayın kapladığı alan, 700 bin metrekareye kadar çıkmış.

Tabii saray, ilk yıllarında bu kadar geniş bir alanı kaplamıyormuş. Gerek padişahların istekleri gerekse de artan ihtiyaçlar nedeniyle asırlar içerisinde çeşitli eklemeler yapılmış. 20. yüzyılda ise yapı grubuna ait alanın boyutu, 80 bin metrekareye kadar düşmüş.

Önceden Edirne Sarayı’nı ziyaret ettiyseniz, Topkapı’yı gezerken de benzer mimari unsurların benimsendiğini kolayca fark edebilirsiniz. Bu benzerliğin kökeninde, Fatih Sultan Mehmed’in babasının Tunca Nehri kıyısına yaptırdığı saraya olan hayranlığı yatıyor. Gerçi farklı kaynaklarda belirtildiği gibi ben de sarayın ihtişamının, mimarisindeki mütevazılıktan geldiğini düşünüyorum.

Yalnız böyle bir görüş belirttiğim için sarayın mimarisinde sadeliğin ön planda olduğunu sakın düşünmeyin. Aslında o dönemde devlet gelirlerinin büyük kısmı; dini yapıların, köprülerin, kervansarayların ve askeri binaların yapımına ayrılıyormuş.

Buna rağmen yapı grubu, göz alıcı güzellikteki bahçelerle çevrelenmiş yapılarındaki çini süslemeler sayesinde gayet hoş bir görünüm sergiliyor.

2. Topkapı Sarayı Tarihi

Topkapı Sarayı hakkında bilgiler

Topkapı Sarayı, 1460-1478 yılları arasında inşa edilmiş. Yapının tasarım aşamasında, Türkler’e özgü göçebe kültüründen izler taşımasına bir hayli önem verilmiş.

Bu yönüyle mimari tutkunlarını adeta mest eden saray, tam tamına 400 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun idare, eğitim ve sanat merkezi niteliğindeymiş. Bu durum, Sultan Abdülmecit’in Dolmabahçe Sarayı’nı inşa ettirdiği 19. yüzyıla kadar sürmüş.

1800’lü yılların ortalarında hanedanın Dolmabahçe’ye taşınmaya başlaması, Topkapı’nın siyasi açıdan önemini yitirmesine neden olmuş.

Babüsselam Kapısı Topkapı Sarayı
Babüsselam, Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki ikinci giriş kapısı. Bu nokta artık müzenin ücretli giriş yeri. Bu noktadan sonra sizi artık Osmanlı’nın yüzyıllar boyunca kullandığı yapılar karşılıyor.

Gerçi padişah ve himayesindekilerin Dolmabahçe’ye taşınmasına rağmen devletin üst kademelerinde görev yapan birçok şahsiyetin ikametgâhı olması, Topkapı Sarayı’nın hareketli atmosferini korumasını ve mimari açıdan bakımlı kalmasını sağlamış. Hatta tarihi değerinden dolayı bizzat Abdülmecit’in emriyle hazine kısmı müze haline getirilerek ziyaret açılmış.

Tabii sarayın en değerli eşyalarını barındıran bu bölümü ziyaret ayrıcalığına, Abdülmecit döneminde yalnızca yabancı konuklar erişebilmiş. Abdülaziz devrine geçildiğinde eserler, ampir üsluba bağlı kalınarak üretilmiş vitrinler içerisinde sergilenmeye başlanmış.

II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinin ardındansa haftanın belirli günlerinde hazinenin halk tarafından da ziyaret edilebilmesi gündeme gelmiş. Ancak bu fikir, cumhuriyetin ilanına kadar hayata geçirilmemiş.

Takvimler 1924 yılının nisan ayını gösterdiğinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önerisiyle asırlar boyunca sayısız önemli olaya sahne olan bu harika yapı, müze statüsünde halkın ziyaretine açılmış.

Sarayı günümüzde gezginlerin Tarihi Yarımada gezilecek yerler listelerine ekleyebilmelerini mümkün kılan bu süreç kapsamında ilk olarak Kubbealtı, Arz Odası ve Hekimbaşı Odası ziyarete uygun hale getirilmiş.

Ayrıca sarayın mimari açıdan en dikkat çekici bölümleri konumundaki Mecidiye, Mustafa Paşa, Bağdat köşkleri de aynı doğrultuda düzenlenmiş.

3. Topkapı Sarayı’nda Görülmesi Gereken Yerler

Topkapı Sarayı gezilecek yerler

Sur-i Sultani ya da günümüz Türkçesindeki karşılığıyla Sultan’ın Surları ve Bizans döneminden kalma duvarlar ile kentin geri kalanından ayrılan Topkapı Sarayı’nda öncelikli olarak ziyaret etmenizi önereceğim 10 mekân bulunuyor. Bunlar:

  1. Adalet Kulesi
  2. Kutsal Emanetler
  3. Saray Mutfakları
  4. Harem
  5. Zülüflü Baltacılar Ocağı
  6. Aya İrini Kilisesi
  7. Arz Odası
  8. III. Ahmed Kütüphanesi
  9. IV. Avlu
  10. Bağdat Köşkü

1. Adalet Kulesi

Adalet Kulesi Topkapı Sarayı

Topkapı Sarayı geziniz esnasında ziyaret önceliğinizi Adalet Kulesi’ne verebilirsiniz. Adalet Kasrı’nın hemen yanı başında yer alan yapı, ilk olarak Fatih Sultan Mehmed döneminde ahşap malzeme kullanılarak inşa edilmiş.

Tamamlanmasının ardından saray kompleksinin en yüksek binası unvanını eline geçiren kule, yangın nedeniyle bir hayli hasar görmüş. Bunun üzerine 17. yüzyılda blok taşlar kullanılarak yeniden yapımı gerçekleştirilmiş.

Uzun süre boyunca Osmanlı’nın kudretinin ve adaletinin en önemli temsilcisi olarak nitelendirilen kule, şimdiki görünümüne II. Mahmud’un tahta olduğu 1820 yılındaki çalışmalar sonucunda kavuşmuş.

Padişahın Topkapı Sarayı’nda ikamet ettiği dört asır boyunca Adalet Kulesi, Kubbealtı’nda gerçekleştirilen divan toplantılarının güvenliğini sağlamak amacıyla kullanılmış. Bu amaçla, harem ağaları günün 24 saati boyunca kulede nöbet tutmuş.

Bir zamanlar İstanbul’un dört bir yanından rahatlıkla görülebilen kule, yıllar içerisinde farklı amaçlar doğrultusunda da kullanılmış. Mesela konumunun beraberinde getirdiği avantajla kentin gözetimi buradan gerçekleştirilmiş.

Yapı ayrıca 45 metrelik yüksekliği ile ayaklanmalar esnasında sarayın güvenliğinin pekiştirilmesine katkıda bulunmuş. Tüm bunlara ek olarak padişahlarının vefatının ardından Ayasofya, Sultanahmet, Fatih ve Süleymaniye camileri ile birlikte bu kuleden de selâ okunmuş.

Adalet Kulesi, tarihi önemi ve heybetli mimarisi dışında bir özelliğiyle daha gezginleri kendisine çekiyor. Kulenin üst kısmına çıkıldığında, Haliç ve Boğaziçi’nin enfes manzarası gözler önüne seriliyor.

2. Kutsal Emanetler

Kutsal Emanetler Topkapı Sarayı

Osmanlı tarihine meraklı gezginler için Topkapı Sarayı’nın her bölümü ayrı önem arz ediyor. Ancak Kutsal Emanetler, birçoklarına göre müzenin en değerli kısmı olarak değerlendiriliyor.

Zira Has Oda’nın bir parçası konumundaki daire içerisinde Yavuz Sultan Selim’in 1517 yılında Mısır’ı fethetmesinin ardından İstanbul’a taşınmasını emrettiği ve İslam dinine göre kutsal sayılan eşyalar koruma altında tutuluyor.

500 yılı aşkın süredir özenle korunan Kutsal Emanetler arasında Hz. Muhammed’e ait birçok eşya bulunuyor. Hz. Muhammed’in sandaleti, ayak izi, mührü, kılıcı gibi nesneler korunan eşyalar arasında yer alıyor.

Bu bölümü ziyaret ettiğinizde ayrıca saklandığı altın sandıkla birlikte Hırka-i Saadet, Sancak-ı Şerif ve Sahabe-i Kiram’a ait kılıçların da aralarında bulunduğu daha birçok kutsal eşyayı yakından inceleyebilirsiniz.

Kutsal Emanetler Dairesi’nde korunan ve sergilenen nesneler arasında tüm bunlara ek olarak Kâbe’nin altın su oluğu, anahtarı, kilitleri ve kapılarından biri de bulunuyor.

Daha detaylı bilgiyi Topkapı Sarayı gezi rehberinin ilerleyen bölümlerinde aktaracağım; ancak hazır yeri gelmişken Kutsal Emanetler Dairesi hakkında ufak bir uyarıda bulunmak istiyorum.

Özellikle dini bayramlarda ilginin epey arttığı bu bölüm, ziyaretçi sayısına bağlı olarak yalnızca belirli saatlerde açık tutuluyor. Dolayısıyla ziyaret programınızda aksaklık oluşmaması adına sarayın bu bölümünü gezme işini mümkün olduğunca hafta içine bırakmanızı öneriyorum.

3. Saray Mutfakları

Saray Mutfağı Topkapı Sarayı

İmparatorluğun en şaşalı günlerine tanıklık eden, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk müzesi olma özelliği taşıyan Topkapı Sarayı, dört asırlık süreçte Osmanlı’daki mutfak kültürünün ne gibi değişimler geçirdiğine ışık tutuyor.

Doğu Roma zamanında “Zeytinlik” adıyla anılan tepe üzerine kurulu Saray Mutfakları için devlet içinde ayrı bir devlet tanımlaması bence gayet uygun olur.

Zira Matbah-ı Amire, tamı tamına 5 bin 250 metrekarelik alan üzerine inşa edilmiş ve kendine has bir yönetim sistemine sahipmiş. Bu kompleksin içerisinde Has Mutfak, Kuşhane Mutfağı, Valide Sultan Mutfağı gibi bölümler bulunuyor.

Has Mutfak’ta divan üyeleri ile harem halkına yemekler pişiriliyormuş. Haremin üst düzey mensupları için yemek hazırlama görevini ise Valide Sultan Mutfağı üstlenmiş. Kuşhane Mutfağı ise sadece padişaha hizmet veriyormuş.

Yeniçeriler, konuklar ve bazı günler halk için yemek pişirmekten sorumlu olan Saray Mutfakları’nda, 16. yüzyılda aşçıbaşına bağlı 60 aşçı ve 200 yamak görev yapıyormuş. 18. yüzyılda ise mutfaklarda çalışan görevlilerin sayısı 500’e kadar çıkmış. Aynı dönemde tatlıcıların sayısı da bu seviyeye ulaşmış.

Bazı dönemlerde diğer görevlilerle birlikte çalışan sayısının birkaç bini bulduğu Saray Mutfakları’nda yalnızca aşhane ve helvahane gibi bölümler bulunmuyor.

Bir avluyla Divan Meydanı’na bağlanan mutfak kompleksinin içerisinde, vakti zamanında aşçılar ve yamaklar tarafından kullanılan koğuşlar, hamam ve cami de yer alıyor.

Osmanlı’nın görkemli mutfak gelenekleri konusunda bilgi sahibi olmanızı sağlayacak Topkapı Saray Mutfakları bölümünü gezerken Avrupa ve Çin menşeli porselenler ile bakır ve cam mutfak eşyalarından oluşan harika koleksiyonları inceleme fırsatı bulabilirsiniz.

4. Harem

Harem Topkapı Sarayı

Kutsal Emanetler Dairesi’ndeki değerli eşyaları yakından inceledikten sonra Topkapı Sarayı’nın en çok ziyaretçi çeken bölümlerinden olan Harem’e geçebilirsiniz.

Her ne kadar devlet için önemli kararlar Divan-ı Hümayun’da alınsa da bazı tarihçiler, bu bölümü diğer pek çok açıdan sarayın merkezi olarak nitelendiriyor.

16. yüzyılda kurulan Harem, takip eden üç asır boyunca devamlı bir gelişim sürecindeymiş. Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan ilk bölümlere yenilerinin eklenmesi sonucunda oda sayısı 400’e çıkan Harem, zaman içerisinde saraydaki dört avludan da ulaşılabilen yegâne yapı haline gelmiş.

Tabii Harem’deki değişimler yalnızca yapısal olmakla kalmamış. Kurulduğu dönemde işlevleri gayet sınırlı olan bu bölüm, zamanla kurumsallaşarak saray hiyerarşisinde üst mertebelere yükselmiş. Hatta bazı dönemlerde Valide Sultan aracılığıyla imparatorluğun gayriresmi yönetim merkezi haline gelmiş.

Harem kompleksi, dış ve iç olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Araba ile Hümayun kapıları arasındaki alanı kaplayan Dış Harem’de ziyaretçileri ilk karşılayan yapı, Dolaplı Kubbe ismiyle de tanınan hazine odası oluyor.

Hamam, Harem Dairesi, Topkapı Sarayı

1587 yılında III. Murad’ın emri doğrultusunda inşa edilen bu odanın ardında ise Harem Ağaları Koğuşu yer alıyor. Üç katlı yapının ilk iki katında yönetici ve acemi statüsündeki ağalara ayrılmış odalar, en üstte ise Barok stili çinilerle süslü Şehzadeler Mektebi bulunuyor.

Hümayun Kapısı aracılığıyla ulaşılabilen İç Harem bölümüne geçtiğinizde, birbirinden güzel çini işlemeleri yakından görme imkânına kavuşabilirsiniz.

Sarayın bu kısmındaki ilk süslemeler, 17. yüzyılda üretilen çiniler kullanılarak geleneksel tarzda yapılmış. Özellikle Has Oda’nın duvarlarında bulunan çalışmaların, Osmanlı çini sanatının geldiği en yüksek noktayı temsil ettiği söyleniyor.

19. yüzyıla gelindiğinde, klasik tipteki süslemelerin yerini Batı esintileri taşıyan panoramik manzara resimleri almış.

III. Murad tarafından Koca Sinan’a yaptırılan Has Oda dışında şehzadelerin hem yaşamlarını sürdürdükleri hem de lalalarından eğitim aldıkları Veliaht, çocuk sahibi olduklarında “Kadınefendi” unvanına layık görülen cariyelere ayrılmış Gözdeler ve her daim büyük bir otoriteye sahip padişah annelerine tahsis edilmiş Valide Sultan dairelerini İç Harem gezintiniz esnasında görebilirsiniz.

5. Zülüflü Baltacılar Ocağı

Zülüflü Baltacılar Ocağı Topkapı Sarayı

Harem ile 2. Avlu ile bağlantısını sağlayan Zülüflü Baltacılar Ocağı da sarayın mutlaka görülmesi gereken bölümleri arasında yer alıyor.

Harem ile Selamlık’a odun taşımak ve Has Oda’yı temizlemek, 3. Avlu’ya giriş iznine sahip sayılı gruplar arasında yer alan Zülüflü Baltacılar’ın ana görevlerini oluşturuyormuş. Bu bölüğün bir diğer sorumluluğu ise Divanhane’ye hizmet etmekmiş.

İlk başlarda epey mütevazı koşullara sahip koğuşlar, sarayın çehresini değiştiren birçok projenin hayata geçirildiği III. Murad döneminde şimdiki görünümünü kazanmış.

Daha sonraki yıllarda gerçekleştirilen yenileme çalışmaları esnasındaysa yapıya özgünlük katan kırmızı ve yeşil renkli ahşap ayrıntılara pek dokunulmamış.

Zülüflü Baltacılar Koğuşu, mimari özelliklerini bir kenara bırakacak olursak, Osmanlı saray anlayışı konusunda çarpıcı detayları gözler önüne seriyor.

Gerçekten de bir yanda padişaha ve ona yakın kişilere ayrılmış gösterişli binalar ile hizmetliler için oluşturulmuş kısımları yan yana görmek insanı derinden etkiliyor.

6. Aya İrini Kilisesi

Aya İrini Kilisesi

Harem’i ve yanı başındaki Zülüflü Baltacılar Ocağı’nı ziyaretin ardından Bizans döneminde inşa edilmiş ilk kiliseyi yakında görmek için eskiden sarayın halka açık sayılı bölümlerinden biri olan ilk avluya geri dönebilirsiniz.

Roma döneminden kalma tapınak kalıntılarının üzerine 4. yüzyılın başlarında inşa edilen Aya İrini, mimari açıdan Ayasofya’ya bir hayli benziyor.

Ancak gösterişli türdeşinin aksine İstanbul’un Osmanlı hâkimiyetine geçmesinin ardından işlevini korumayı başarmış bir eser olarak tarih severlerin ilgisini üzerine topluyor. Hatta bu açıdan bakıldığında, iki kıtaya yayılmış kadim şehirdeki yegâne yapı olma özelliği taşıyor.

Sur-ı Sultani’nin içerisinde yer almasından dolayı ve Fatih’in doğrudan emri nedeniyle aslına uygun olarak korunan kilise, III. Ahmed döneminde müzeye dönüştürülmüş.

1875 yılına kadar imparatorluğun farklı yerlerinden toplanan nesnelerle oluşturulmuş Eski Eserler ve Eski Silahlar koleksiyonları burada sergilenmiş. 1973 yılından beriyse kilise, kültürel etkinliklere ev sahipliği yapıyor.

7. Arz Odası

Arz Odası Topkapı Sarayı

Gezintiniz esnasında sizin de kolayca fark edebileceğiniz üzere Topkapı Sarayı’ndaki her bölüm Harem ya da mutfak gibi geniş alanlar kaplamıyor.

Ancak Arz Odası gibi vakti zamanında önemli konukları ağırlamış mekânlar, küçük boyutlarına rağmen gerek tarihsel değerleri gerekse de mimari özellikleriyle yoğun ilgiden paylarına düşeni fazlasıyla alıyor.

15. yüzyılda inşa edilen Arz Odası, Babüsaade’nin tam karşısında yer alıyor. Zarif çinilerle süslü yapıda, sayısız elçi ve yabancı devlet adamı padişahın huzuruna çıkmış. Yapı ayrıca “İkindi Divanı” adıyla da anılan ve padişahın gündem ile ilgili konularda görüşlerini bildirdiği toplantılara ev sahipliği yapmış.

Hafta sonları çevresinde çok sayıda ziyaretçinin toplandığı yapının iç kısmına bakacak olursanız, III. Mehmed döneminden kalma kubbeli tahtı görebilirsiniz. Tahtın hemen yanında ise bronzdan yapılma bir ocak bulunuyor.

8. III. Ahmed Kütüphanesi

III Ahmed Kütüphanesi Topkapı Sarayı

Arz Odası’nın arkasına doğru yönelecek olursanız, uzun süredir devam eden yenileme çalışmalarının ardından ziyarete açılan III. Ahmed Kütüphanesi’ni gezme fırsatı bulabilirsiniz.

Lale Devri’nde saray kompleksine eklenen en önemli yapı olarak öne çıkan kütüphane, II. Selim adına Mimar Sinan gözetiminde inşa edilen Havuzlu Bahçe Köşkü’nün eskiden bulunduğu alan üzerinde yükseliyor.

Topkapı Sarayı III Ahmed Kütüphanesi

Yapımının gerçekleştirildiği döneme özgü mimari şatafatın izlerini bünyesinde barındıran kütüphane binası, sarayın farklı yerlerinde dağınık biçimde duran kitapların toplu halde korunabileceği bir yer olarak tasarlanmış.

Tamamlanmasının ardındansa Enderun Mektebi’nde eğitim gören öğrencileri ve diğer saray mensuplarının hizmetine sunulmuş.

Çatısı üç kubbe ile örtülmüş kütüphanede, Fatih döneminden itibaren sarayda toplanmış eserler yer alıyor. Bu kaynaklara ek olarak Hristiyan el yazmaları da kütüphanede asırlardan beri özenle korunuyor.

9. IV. Avlu

Sofa Camii Topkapı Sarayı
Sofa Camii

Deniz manzarası ve huzur dolu atmosferiyle dikkat çeken IV. Avlu, saray kompleksine en son eklenen bölüm olma özelliği taşıyor. Dolayısıyla konuklarına mimari açıdan çok daha farklı seçenekler sunuyor.

Kimi kaynaklarda, sarayın bu bölümünden “Köşkler Avlusu” adıyla bahsedildiğini görebilirsiniz. Ancak eskiden buraya Sofa-i Hümayun deniliyormuş.

Çünkü gösterişli bir lale bahçesine ev sahipliği yapan bu alan, padişahların resmi işlerden artakalan zamanlarını huzur içerisinde geçirebilmesi amacıyla kurulmuş.

Padişahın hobileriyle ilgilendiği kısım olarak da tanınan IV. Avlu’nun kalbi niteliğindeki bahçe, ortasında yer alan fıskiyeli havuz ile birlikte şimdi bile konuklarına huzur veriyor.

Lale Bahçesi’nin çevresini bir dizi köşk sarıyor. Bu köşklerin yapımları esnasında Haliç’in enfes manzarasına hâkim konumda yer almalarına bir hayli özen gösterildiğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Padişahlar, bu yapılara dinlenmek, manzaranın tadını çıkartmak ve dışa açılan oturma yerlerinden çeşitli spor müsabakalarını izlemek için giderlermiş. Hatta bazı zamanlarda cirit ve okçuluk yarışmalarına kendileri de katılırmış.

Mecidiye Köşkü Topkapı Sarayı
Mecidiye Köşkü

Kuşhane Kapısı vasıtasıyla Harem ile bağlantılı hale getirilen avludaki yapılar içerisinde hemen dikkati, mimarisi kadar deniz manzarasıyla da konuklarını büyüleyen Mecidiye Köşkü çekiyor.

1858 yılında Nigoğos Balyan gözetiminde inşa edilen yapının alt katında, Boğaziçi’ne bakan bir restoran bulunuyor. Dilerseniz burada kısa bir mola verip bir şeyler içebilir ya da saray mutfağına özgü lezzetleri deneyebilirsiniz.

Sofa Köşkü Topkapı Sarayı

IV. Avlu’yu gezerken Sofa Köşkü, Sünnet Odası ve Hekimbaşı Kulesi’ni de mutlaka incelemenizi tavsiye ederim. Rokoko süslemelerinden kolaylıkla tanıyabileceğiniz Sofa Köşkü, 18. yüzyılın ortalarında inşa edilmiş.

Sünnet Odası’nın yapımı ise 1640 yılında Sultan İbrahim’in emri doğrultusunda gerçekleştirilmiş. Hekimbaşı Kulesi, Fatih döneminde denizden gelebilecek tehlikelere karşı savunma amacıyla inşa edilmiş. Ancak ilerleyen dönemlerde şifahane olarak kullanılmış.

10. Bağdat Köşkü

Bağdat Köşkü Topkapı Sarayı

Mimari açıdan Batı etkisinin fazlasıyla hissedildiği 4. Avlu’dan bahsederken, bana göre Bağdat Köşkü’ne ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Zira mimari detayları sayesinde bu köşk, tıpkı ilk kullanılmaya başlandığı dönemdeki gibi günümüzde de saraydaki en güzel yapı olarak anılıyor.

Köşkün yapımına IV. Murad’ın Bağdat seferine çıktığı dönemde başlanmış. 1639 yılında ise süreç noktalanmış. Sekizgen plana bağlı kalınarak yapımı gerçekleştirilen köşk, pencere ve dolaplarının görünümünü zenginleştiren sedef işlemelerle hayranlık uyandırıyor. Ayrıca çini süslemeleri de övgüyü fazlasıyla hak ediyor.

Bağdat Köşkü, mimari detaylarına ek olarak manzarasıyla da adından sıkça söz ettiriyor. Çünkü köşkün geniş balkonuna çıkan şanslı konukları, İstanbul Boğazı’nın dillere destan güzellikteki manzarası karşılıyor.

Revan Köşkü Topkapı Sarayı
Revan Köşkü

Bağdat seferini simgeleyen tarihi yapıdan ayrıldıktan sonra rotanızı mimari bakımdan ikizi sayılabilecek Revan Köşkü’ne çevirebilirsiniz.

Klasik Osmanlı mimarisinden izler taşıyan köşk, adından da anlayabileceğiniz üzere IV. Murad’ın Revan zaferi anısına inşa edilmiş. Dış cephesi mermer kaplı olan tarihi yapı, bir dönem Has Oda Kitaplığı olarak kullanılmış.

4. Topkapı Sarayı Nerede ve Nasıl Gidilir?

Topkapı Sarayı harita konumu

Tarihi önemi ve barındırdığı birbirinden değerli koleksiyonlar nedeniyle İstanbul’u ziyaret eden gezginlerden yoğun ilgi gören Topkapı Sarayı, Fatih İlçesi sınırları içerisinde yer alıyor.

Kapalıçarşı, Sultanahmet Camii gibi şehrin simgesi haline gelmiş tarihi yapılara oldukça yakın konumdaki müzeye ulaşmak için metro, tramvay ve Marmaray hatlarını kullanabilirsiniz.

Metro veya tramvay kullanarak müzeye gidecekseniz, inmeniz gereken durak Sultanahmet. Ayasofya Camii ve Hürrem Sultan Hamamı önünden geçip, tabelaları takip ederek saraya kolayca ulaşabilirsiniz. Eğer tramvayı tercih ederseniz, daha yakındaki Gülhane istasyonunda da inebilirsiniz.

Müzeye gitmek için Marmaray’ı kullananların Sirkeci İstasyonu’nda inip Cağaloğlu-Vilayet çıkışını takip etmeleri gerekiyor. Valilik binasının önüne çıktıktan sonraysa sola doğru kıvrılan yolu takip ederek saraya rahatça gidebilirsiniz.

Özel aracınız ile müzeye geldiğinizde ise Bab-ı Hümayun Kapısı yakınındaki otoparkı kullanabilirsiniz. Ayrıca liselerin olduğu bölgede de park alanları bulabilirsiniz.

5. Topkapı Sarayı Ziyaret Gün ve Saatleri

Topkapı Sarayı ziyaret gün ve saatleri

Topkapı Sarayı Müzesi, salı hariç haftanın her günü ziyarete açık tutuluyor. Bu durumun tek istinası, müzenin saat 13.00’a kadar kapalı olduğu dini bayramların birinci gününde yaşanıyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı tüm müzelerde, ören yerlerinde, tarihi mekânlarda olduğu gibi saraya yönelik ziyaret saatleri kış ve yaz sezonlarında farklılık gösteriyor. 30 Ekim-15 Nisan arasındaki kış sezonunda, müzeye 09.00-17.00 arasında giriş yapabilirsiniz.

15 Nisan ile 30 Ekim arasındaki dönemi kapsayan yaz sezonunda ise sarayı 09.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Her iki dönemde de sarayın girişindeki bilet gişeleri, son ziyaret saatinden 60 dakika önce kapanıyor.

Osmanlı’nın Batılılaşma hamlesinin bir sonucu olarak gerileme döneminde inşa edilmiş türdeşlerinden çok daha farklı havaya sahip Topkapı Sarayı’nın Harem ve Kutsal Emanetler daireleri, gün içerisinde yoğunluk fazla ise belirli aralıklarla ziyarete açılıyor.

Ayrıca Kutsal Emanetler Dairesi’ni ziyaret etmek isteyen ziyaretçilerin, sergilenen eşyaların manevi öneminden dolayı kıyafet konusunda dikkatli olmaları rica ediliyor.

6. Topkapı Sarayı Giriş Ücretleri

Topkapı Sarayı bilet fiyatları

Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı’na bağlı diğer tüm mekânlarda olduğu gibi Topkapı Sarayı’nda da bilet satışları yalnızca gişelerden yapılıyor. Yalnız bu durum, ziyaretçi yoğunluğunun fazla olduğu günlerde, kayda değer bir bekleme süresi anlamına geliyor.

Dolayısıyla bu durumdan etkilenmemek adına ya saray ziyaretini mümkün olduğunca erken saatlere ya da daha önce de değindiğim gibi gezi tarihini hafta içine denk getirmek gerekiyor.

2021 yılı için Topkapı Sarayı Müzesi bilet ücretleri şu şekilde;

  • Topkapı Sarayı Müzesi: Yetişkin 60 TL / İndirimli 10 TL
  • Topkapı Sarayı Müzesi Kombine Bilet 1 (Müze + Aya İrini): Yetişkin 80 TL / İndirimli 20 TL
  • Topkapı Sarayı Müzesi Kombine Bilet 2 (Müze + Aya İrini + Harem): Yetişkin 110 TL / İndirimli 30 TL
  • Harem: Yetişkin 40 TL / İndirimli 10 TL
  • Aya İrini: Yetişkin 30 TL / İndirimli 10 TL

Not: 18 yaş altına giriş ücretsiz. 18-25 yaş arası öğrencilere indirimli bilet uygulanır.

Dilerseniz Müze Kart ya da Museum Pass İstanbul ile uzun süre bilet sırasında bekleme zorunluluğunu ortadan kaldırabilirsiniz. Ancak bütçe açısından sizleri bir hayli rahatlatacak kart, Harem Dairesi ile Aya İrini Kilisesi’ni kapsamıyor.

Birçok mekânın ek ücret ödenmeden gezilebilmesini mümkün kılan Müze Kart veya Museum Pass İstanbul’a sahip olmak için izlemeniz gereken yolları, https://muze.gov.tr/ adresini ziyaret ederek öğrenebilirsiniz.

7. Son olarak Topkapı Sarayı Müzesi…

Topkapı Sarayı ziyareti Sami

Özetle Topkapı Sarayı, başta İstanbul olmak üzere ülkemizin en önemli müzesi. İmkanı olan herkes en azından ömründe bir kez bu muhteşem yapıyı görmeli. Hatta öğrenci arkadaşlarımızın burayı görmeleri için çok cazip organizasyonlar yapılmalı.

Ben şu ana kadar Topkapı Sarayı Müzesi’ni farklı zamanlarda birçok kez ziyaret etme şansına sahip oldum. Her gezimde de saraydan ayrı etkilendim.

Önceden bu yazıyı okuyanlar giriş ücretleri hakkındaki eleştirilerimi okumuşlardır. Benzer tepkiler tüm yerli ziyaretçilerden gelince yetkililer artık yerli ve yabancı ziyaretçilerin giriş ücretlerini ayırmışlar.

Artık Topkapı Sarayı Müzesi’nin giriş ücretleri yerli ziyaretçiler için biraz daha makul bir hale gelmiş.

7 Maddede Topkapı Sarayı Müzesi Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey yazım boyunca ülkemizin en önemli noktalarından Topkapı Müzesi hakkında çok detaylı bilgiler paylaşmaya çalıştım.

Eğer sizin de şu noktalara da mutlaka yer vermelisin dediğiniz şeyler varsa yorum yazarak bizimle paylaşın!

Son olarak, İstanbul’da gezip görülmesi gereken en önemli yerler hakkında tüm bilgi ve fotoğrafları İstanbul Gezilecek Yerler Listesi | En Güzel 100 Yer!, şehirde konaklama konusundaki bilgileri ise İstanbul’da Nerede Kalınır? En İyi 8 Bölge & Oteller başlıklı yazılarımızda bulabilirsiniz.

Yorum yapın